• RSS
  • Facebook
  • Twitter

'Allahü teâlâyı bilen kurtuluş bulur. Dininde titizlik gösteren kötülüklerden kurtulur. Nefsini ıslah eden saadete kavuşur.' İmam-ı Şafii Hazretleri

  • İman

    Hadis-i Şerif: ''Dini [hükümleri, dinde bildirilenleri] aklı ile ölçenden daha zararlısı yoktur'' (Taberani).

  • Ehl-i Sünnet

    'Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak, biri hariç hepsi Cehenneme gidecek. Kurtulan fırka, benim ve Eshabımın yolu üzere gidenlerdir.' (Tirmizi)

  • Şirk ve Küfür

    'Öyle bir zaman gelir ki, kişinin imanı gider de haberi olmaz. Halbuki ondan, gömleğin çıktığı gibi, iman çıkmış olur.' [Deylemi].

  • 20 Aralık 2018 Perşembe

    17 Nisan 2016 Pazar

    Soru: Kutlu doğumu, miladi yıla göre kutlamak caiz midir?

    CEVAP
    Dinimizde mübarek geceler, hicri yıl ile kutlanır. Bütün ibadetlerde ve dini faaliyetlerde kameri aylar esas alınır. Hac, oruç, kurban ve bayram günleri kameri aylara göre tespit edilir. Haccı Allahü teâlânın bildirdiği zilhicce ayında yapmayıp da, miladi bir ayda, mesela hep ocakta yapmak, orucu, ramazanda değil de, hep şubatta tutmak, dini değiştirmek olur. Bütün mübarek geceler de, kameri aylara göre tespit edilir. Kadir gecesini ramazanda değil de, şubat ayında aramak, Berat Gecesini şaban ayında değil de, temmuz ayında kutlamak, Aşure Gecesini muharrem ayında değil de, eylül ayında kutlamak dini bozmak olur. Her Müslüman bilir ki, İslamiyet'te güneş yılının ayları içinde sayılı bir mübarek gün yoktur. Kutlu doğum, 12 Rebiul-evvelde olmuştur. Miladi her sene, başka tarihe denk gelir. Bunu 20 Nisana almak caiz olmaz.

    Dinimize aykırı bir husus için, (Niyetimiz iyi) demek veya (Herkes kutlu doğumdan bahsederken, susmak uygun olmaz) demek de, geçerli bir mazeret değildir. Haram bir iş, iyi niyetle de yapılsa haramlıktan çıkmaz. İçki içen de, zina eden de veya her türlü haramı işleyen de, iyi niyetle yapıyorum diyebilir. Böyle iyi niyet insanı kurtarmaz. (Cehennem iyi niyetlilerle doludur) buyurulmuştur. Bir kimse, iyi niyetle işlediği harama alışır, sonra bunu dinin emri zanneder. Hazret-i Ömer, (Dininizi doğru öğrenip, buna uygun yaşayın. Yoksa yaşadığınızı din zannedersiniz) buyuruyor.

    Doğum günü kutlarken
    Soru: (Doğum günü ve mübarek geceler, hicri sene ile kutlanır) deniyor. Biz mübarek geceleri, hicri seneye göre kutluyorsak da, doğum günlerini miladi yıla göre kutluyoruz. Bunun mahzuru var mıdır?

    CEVAP
    Doğum günü kutlamak, ibadet değil, âdettir. Ayrıca, herkes miladi yıla göre kutlarken, hicri seneye göre kutlamak, fitneye de sebep olabileceği için miladi yıla göre kutlamakta mahzur yoktur. Mübarek gecelerin durumu farklıdır, bunlar ibadet olduğu için hicri yıla göre kutlanır.
    Kutlu doğumu kutlamak

    Soru: Kutlu doğumu kutlayanlar, (Biz, kutlu doğumu ibadet olarak kutlamanın bid’at olduğunu biliyoruz, onun için âdet olarak kutluyoruz) diyorlar. Bir bid’at, âdet olarak işlenince o yapılan iş, iyi niyetimizden dolayı bid’at olmaz mı? Mesela ölünün kırkıncı günü âdet olarak mevlit okutmak, bid’at olmaktan çıkar mı?

    CEVAP
    Kutlu doğumu kutlayanların bu sözleri, (Biz, şarabı şarap olarak içmenin haram olduğunu biliyoruz, onun için üzüm suyu olarak içiyoruz) demeye benziyor.

    Niyetimizin iyi olması onu bid’at olmaktan çıkarmaz. (Ameller, niyetlere göre iyi veya kötü olur) hadis-i şerifi mübahlar içindir. Bid’at ve haramlar için değildir. Mesela, kuvvetlenip daha iyi ibadet etmek gibi iyi bir niyetle şarap içmek caiz olmaz.

    İşte bid’atler böyle iyi niyet kılıfı altında yayılıyor. (Biz o niyetle değil de, şu güzel niyetle yapıyoruz) diyorlar. Peygamber efendimizi övmek, onu hatırlayıp dua, salevat okumak ibadettir. İbadete âdet denir mi? Camiye belki âdet olarak giden de olabilir. Ama orada ibadet ediliyor. İbadete bid’at karıştırmak büyük günahtır. Hele bir de kutlu doğum haftasında yapılan ibadetlere, çalgılar karıştırılıp, kadın erkek karışık mevlitler de okunursa, ibadete haram karıştırılırsa, daha büyük günah olur. Harama önem verilmezse küfür de olur. Bir hadis-i şerif:

    (Bir bid'at çıkaranın namazı, orucu, haccı, umresi, cihadı, tevbesi, farzı, nafilesi ve hiçbir iyiliği kabul olmaz, yağdan kıl çıkar gibi, dinden çıkması kolay olur.) [İbni Mace]

    (Dinden çıkması kolay olur) buyurulmasının sebebi, dini değiştirip uydurulan bir şeyi yani bid’ati ibadet olarak işlediği içindir. Bid’at işlene işlene zamanla ibadet olarak kabul edilir. Haram, ibadet olarak işlenince dinden çıkmak kolay olur.

    Bid’ati, kükremiş aslandan ve zehirli yılandan daha tehlikeli bilmeli, iyi niyetle veya âdet olarak işlemekten çok sakınmalıdır.

    3 Şubat 2016 Çarşamba

    Soru: İnek sütü, kefir mayasıyla mayalanıyor ve bu esnada az da olsa alkol teşekkül ediyor. Buna kefir deniyor. Bir de, Kombucha mantarının üremesiyle elde edilen ve az da olsa içinde alkol bulunan kombu çayı vardır. Kefirin de, kombu çayının da birçok hastalıklara iyi geldiği söyleniyor. Bunları ilaç olarak kullanmakta mahzur var mıdır?

    CEVAP
    Bugün kefir ve kombu çayının yerini tutan ilaç çoktur. Bunları kullanmaya zaruret de yoktur. Eğer, salih bir doktor, (Kefir veya kombu çayı şu hastalığa iyi gelir. Bu hastalık için mubah başka ilaç yoktur) derse, o zaman bunları kullanmak caiz olur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
    (İhtimar [mayalanarak alkol teşekkül] etmiş her içki haramdır.) [Ebu Davud]
    Bu hadis-i şerifin fıkıh kitaplarında nasıl açıklandığına bakalım:
    Bal, incir, arpa, buğday, mısır, darı, erik, kayısı, elma ve benzerlerinden biri, soğuk suda durup ısıtılmasa da, alkol teşekkül ederek bira gibi olur. Bira, tadı acı ve keskin olduğu [alkol bulunduğu] için azı da çoğu da, her ne maksatla içilirse içilsin, İmam-ı Muhammed’e göre haramdır, fetva da böyledir. Diğer üç mezhepte de haramdır. Yapıları, bileşimleri aynıdır demek değildir. Çünkü Muhammed aleyhisselam, maddelerin hakikatlerini, fen bilgilerini öğretmek için değil, bunların hükümlerini bildirmek için gönderilmiştir. Kısrak, inek sütleri, mayalanıp, tadı keskin olunca, bira gibi alkollü olur. Kısrak sütünden yapılana Kımız, inek sütünden yapılana Kefir denir. İçilmesi haramdır. (S. Ebediyye)

    Yoğurt ve kefir
    Soru: Sütten yoğurt olunca haram olmuyor da, aynı sütten kefir olunca niye haram oluyor?

    CEVAP
    Akıl ve mantıkla din olmaz. (Üzümden pekmez, sirke olunca haram olmuyor da, şarap olunca niye haram oluyor) demeye benzer ki, caiz değildir. Mantıkla, kıyasla din olmaz. O zaman, insan sayısı kadar din ortaya çıkar.

    Kefirde alkol var mı?
    Soru: Meşhur bir hoca, (İçine alkol konmadığı için, kefir içmek caizdir) diyor. Dışarıdan içine alkol konmadığı hâlde, zamanla alkolleşse de, kefir içmek caiz mi oluyor?

    CEVAP
    (Kefirin içine alkol konmuyor) demek çok tuhaftır. Çünkü maya koyarak içki imal etmek ayrı şey, sıvı gıdaların zamanla alkolleşmesi ayrı şeydir.
    Üzüm suyu, şarap hâline gelince haram olur. Şarap sirkeye dönüşünce helâl olur. Boza, ekşiyerek zamanla alkol teşekkül eder, bira gibi haram olur. Hurma su içinde ısıtılmadan bırakılınca, köpüklenir ve tadı keskin olursa yani alkolleşirse içilmesi haramdır.
    Portakal ve diğer meyvelerdeki alkol oranı kefirdekinden daha çok diyerek kefir içmeyi caiz görenler de vardır. Bu da yanlıştır. Çünkü dinimizde alkolün azlığı çokluğu önemli değildir. Bir damla şarap da haramdır. Ama dinimiz, içinde tabiî olarak alkol bulunan meyve yemeyi veya sirke içmeyi haram kılmamıştır. Fakat alkol teşekkül eden içeceklerin damlasını haram etmiştir. Demek ki, kımızda, birada ve kefirde, bir damla alkol olsa da haramdır. Fakat hamurda, meyvede, yoğurtta, ekmekte 10 damla alkol olsa haram değildir. Çünkü birinde alkol tabiî olarak bulunuyor, ötekinin alkolleşmesine biz sebep oluyoruz.

    Kefir Şâfiî Mezhebinde de haramdır

    Soru: Şâfiî mezhebinde kefir, kımız ve bira haram mıdır?

    CEVAP
    Evet, haramdır. İnek sütünden yapılana kefir, kısrak sütünden yapılana kımız, arpadan yapılana bira denir. Bunlar dört mezhepte de haramdır. Kısrak, inek sütleri, mayalanıp, tadı keskin olunca, müselles gibi olurlar. Birincisine (Kumis = kımız), ikincisine (Kefir) denir. Bira gibi haramdırlar. İmam-ı Muhammed’e göre, müselles denilen içkiler, gaz çıkarmış ve tadı keskin olmuşsa, sarhoş etmeyecek kadar az içilmesi de haram olur. Fetva da böyledir. Bunlar, diğer üç mezhepte de haramdır. (Çoğu sarhoş eden içkinin, azını içmek de haramdır) hadis-i şerifi, bunların haram olduğunu bildirmektedir. (S. Ebediyye)



    23 Nisan 2015 Perşembe

    Soru: Regaib kandili ne zamandır? Bu geceye mahsus namaz var mı?

    CEVAP
    Recebin ilk cuma gecesine Regaib gecesi denir. Perşembeyi cumaya bağlayan gece, Regaib gecesidir. Her cuma gecesi de kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, daha kıymetli oluyor. Allahü teâlâ bu gecede müminlere ihsanlar, ikramlar yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua red olmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevablar verilir.

    Bu gece, Peygamber efendimizin babasının evlendiği gece değildir. Böyle söylemek yanlıştır. Resulullahın dokuz aydan önce dünyayı teşrif etmiş olduğunu bildirmek olur ki, bu da, noksanlık ve kusurdur. Her bakımdan, her insanın üstünde ve her bakımdan kusursuz olduğu gibi, Âmine validemizi nurlandırdığı zaman da, noksan ve kusurlu değildi. Bu zamanın noksan olması, tıp ilminde kusur sayılmaktadır.

    Bu geceye mahsus bir namaz yoktur. Regaib gecesini ibadetle geçirmeli, kazası olan kaza namazı kılmalı! Kazası olmayan da nafile namaz kılar. Ayrıca Kur’an-ı kerim okumalı, tesbih çekip, tevbe istiğfar etmeli. Mübarek gecelerde ve her zaman, ilim öğrenmek çok faziletlidir. İlmihal bilgileri en kıymetli ilimdir. Perşembe günü oruç tutup gecesini de ihya etmek çok sevabdır. Receb ayında oruç tutmak faziletlidir. Perşembe günü oruç tutup cuma gecesini de ihya etmek çok sevabdır.

    Perşembeyle birlikte, Cuma günü de oruç tutmak daha iyidir. Birkaç hadis-i şerif:
    (Receb ayında çok istiğfar edin, çünkü Allahü teâlânın, Receb ayının her vaktinde Cehennemden azat ettiği kulları vardır. Ayrıca Cennette öyle köşkler vardır ki, ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.) [Deylemî]

    Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder.) [Gunye]

    (Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Recebin hepsini tutmuş gibi sevap verilir.) [Miftah-ül-cenne]

    (Ramazan ayı dışında Allah rızası için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar Cehennemden uzaklaşır.) [Ebu Ya’la]

    (Regaib gecesi, Şaban ayının 15. gecesi, cuma gecesi, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı gecesi yapılan dualar kabul olur.) [İbni Asakir]

    (Receb büyük bir aydır. Allahü teâlâ bu ayda hasenatı kat kat eder. Receb ayında bir gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün oruç tutana Cennetin 8 kapısı açılır. On gün oruç tutana, Allahü teâlâ istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi, "Geçmiş günahların affoldu” der. Receb ayında Allahü teâlâ Nuh aleyhisselamı gemiye bindirdi ve o da, Receb ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti.) [Taberani]

    (Receb ayında, takva üzere bir gün oruç tutana, oruç tutulan günler dile gelip "Ya Rabbi onu mağfiret et" derler.) [Ebu Muhammed]

    (Receb ayının ilk Cuma gecesini [Regaib gecesini] ihya edene, kabir azabı yapılmaz. Duaları kabul edilir. Yalnız, yedi kimsenin duası kabul olmaz: Faizci, Müslümanları aşağı gören, ana babasına eziyet eden, Müslüman olan ve dinin emirlerine uyan kocasını dinlemeyen kadın, çalgıcı, livata ve zina eden, beş vakit namazı kılmayan.) [S. Ebediyye] [Bunlar, bu günahlardan vaz geçmedikçe, tevbe etmedikçe, duaları kabul olmaz.]

    Receb ayında edilen dualar kabul edilir, hatalar affedilir. Günah işleyenin cezası da kat kat olur.

    Hazret-i Hüseyin (radıyallahü anh) anlatır:

    “Kâbe’yi tavaf ederken yanık sesle Allahü teâlâya dua eden bir kimsenin sesini işittik. Babam bunu çağırmamı emretti. Güzel yüzlü temiz bir kimseydi. Ancak sağ tarafı felç olmuş, kurumuş, hareketsiz idi. Ona dedim ki:
    − Sen kimsin, vaziyetin ne böyle?
    − Menâzil bin Lâhık... Ben çalgı çalmakla, şarkı söylemekle şöhret salmış, Arabistan'ın artisti denilen ünlü bir kimseydim. Hep nefsin arzuları peşinde koştum. Recep ve Şaban aylarında bile bu günahlara devam ederdim. Salih babam, beni bu günahlardan kurtarmaya çalıştı. Bana, (Allahü teâlânın azabı şiddetlidir, bir anda kahredebilir. Kötü arkadaşlardan vazgeç, bu kötü işleri bırak! Melekler ve bu aylar senden şikayet ediyorlar) dedi. Nasihate hiç tahammülüm yoktu. Babamın üzerine yürüyüp, döverek susturdum. Üzüntülü ve kırık kalble, (Bu aylarda oruç tutar, geceleri ibadet ederim. Beytullaha gidip şerrinden korunmak için Allahü teâlâdan yardım dilerim) dedi.
    Bir hafta oruç tutup Kâbe’ye giderek, (Ey Rabbim, mazlumların âhını yerde bırakmazsın. Bu ayda, bu mübarek yerlerde yapılan duaları reddetmezsin. Hakkımı oğlumdan al, onu felç et) diye dua etti. Henüz duası bitmeden sağ tarafım felç oldu. Bunu görenler, (Baba bedduasına uğramış kişi) derler.
    − Baban bu haline ne dedi?
    − Babamdan af ve özür diledim. Onun da babalık şefkati galip gelerek beni bağışladı. Beddua ettiği yerde, bu sefer şifa bulmam için hayır dua etmek üzere deve ile Beytullaha gelirken, devenin ürkmesi ile babam düşüp öldü. Şimdi çaresizim.
    Babam Hazret-i Ali, bu gence dua etti. Recebde yaptığı bu dua bereketiyle Allahü teâlâ ona şifa ihsan eyledi.”

    25 Ekim 2014 Cumartesi

    Hicri yılbaşı duası, Muharrem ayının ilk günü okunacak dua;

    Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

    "Bir kimse, Muharrem ayının ilk günü, aşağıdaki duâyı 3 defa okursa, Allah-ü Teâlâ o kimseyi, gelecek Muharrem ayına kadar bütün belâlardan emin kılar.''

    (Besme ile)
    ''Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn.
    Vassalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn.
    Allahümme ente'l-ebediyyü'l-kadîm, el-hayyü'l-kerîm, el-hannân, el-mennân. Hâzihî senetün cedîdetün. Es'elüke fîhe'l-ısmete mineşşeytânirracîm, vel avne alâ hâzihinnefsi'l-emmâreti bissûi ve'l-iştiğâle bimâ yukarribünî ileyke, yâ ze'l-celâli ve'l-ikrâm, birahmetike yâ erhamerrâhimîn. Ve sallallâhu ve selleme alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve ehl-i beytihî ecmaîn."

    Duanın orjinali;



    Şihâbüddîn-i Sühreverdî hazretleri buyuruyor ki:
    "Her kim bu duâyı Aşûre Günü (Muharrem ayının 10. günü) 3 defa okursa, o sene ölümden de emin kılınır. Zira, o sene ölüm mukadder olan kimseye, bu duâyı bir vesile ile okumak nasip olmaz."

    Duanın kabul olması, faziletlerine kavuşabilmek için; Ehl-i sünnet itikadında olmak, haramlardan kaçıp günahlara tevbe etmek, farzları kusursuz yapmaya çalışmak lazımdır.

    28 Haziran 2014 Cumartesi

    “Savm’ yani oruç, lügatte; herhangi bir şeyden uzak durmak, manasına gelir. Dinde ise; özel bir niyetle gün boyu, orucu bozan şeylerden uzak durmak, demektir. Oruç tutmak farzdır. Farz olduğunu inkar eden, kafir olur. Allahü teala buyuruyor ki:
    “insana doğru yolu gösteren, hidayet sebeplerinin beyanı, hak ile batıl arasını ayırıcı olan Kur’an’ın indirildiği Ramazan ayını görenleriniz, onda oruç tutsunlar. Hasta olan ve yolculukta bulunan kimsenin; tutmadığı günler sayısınca, diğer günlerde oruç tutması icab eder.”Hadis-i şerifte de şöyle buyuruluyor:

    “Ramazan ayı, öyle bir aydır ki; Allah, onda oruç tutmayı, size farz etti. Ben de, onun gecelerinde namaz kılmayı size sünnet ettim. Her kim inanarak ve sevabını bekliyerek; gündüzlerini oruç, gecelerini de namazla geçirirse, anasından doğduğu günkü gibi günahlarından sıyrılır.”

    Orucun rükünleri: 
    Orucun iki rüknü vardır:
    1- Niyet getirmek. Her gün için ayrı ayrı niyet getirilir. Ramazan, nezir, kaza ve kefaret orucunda, o günün gecesinde, imsaktan önce niyet edilir. Gece niyet getirildikten sonra, imsak vaktine kadar orucu bozan davranışlarda bulunmanın mahzuru yoktur.

    Gece niyet getirmeyi unutan kimse, Ramazana hürmeten o günü akşama kadar oruçlu gibi durup bir şey yiyip-içmeden geçirir. Sonra da, o günü kaza eder.

    Fakat nafile oruca, öğleye kadar niyet getirilebilir.

    Oruç kazası olan kimse, özürsüz olarak kazasını geciktirir ve ertesi senenin Ramazan ayı girerse, haram işlemiş olur. Orucunu kaza ettikten sonra ayrıca, her gün için fidye verir. Fidye; her oruç için bir “müd” (bir avuç) yiyecektir.

    2- Orucu bozan şeylerden uzak durmak.


    Orucu bozan şeyler:

    1-
    Burun, ağız, kulak, ön ve arka gibi açık bir menfezden bir şeyin içeriye girmesi.

    2- Cinsi münasebette bulunmak.
    3- İstimna (mastürbasyon) yapmak suretiyle meninin çıkması.
    4- İsteyerek kusmak.
    5- Kadının hayız veya lohusa olması.
    6- Bir an için bile olsa delirmek.
    Sadece cinsi münasebetle bozulan orucun kefareti vardır. Kefaret; ard arda iki ay oruç tutmaktır. Ayrıca bir gün de kazası yapılır.

    Orucun sünnetleri
    Orucun sünnetlerinden bazıları şunlardır:
    1- Güneş iyice batıp, gecenin girdiği kesinleştikten sonra iftar yapmakta acele etmek.
    2- Fecr-i sadıkın (sabah namazı vaktinin) girmesinden korkulmadığı müddetçe sahuru, geciktirmek.
    3- Kötü sözler konuşmamak.
    4- Sabah olmadan, cenabetten gusletmek.
    5- İftar vaktinde dua etmek. Peygamber efendimizin, iftar vaktinde yaptığı dualardan bazıları şunlardır:
    “Allahümme leke sumtu ve ala rızkike eftartu.” (Buhari, Müslim)
    Meali:
    (Allah’ım! Senin için oruç tuttum ve senin [verdiğin] rı-zıkla orucumu açtım.)
    “Zehebez-zame’ vebtelletil-uruk ve sebetel-ecru inşaallahü teala.” (Ebu Davud)
    Meali:
    (Susamak gitti, damarlar ıslandı ve sevab sabit oldu, Allahü teala dilerse.)
    “Elhamdü lillah-il-lezi eaneni fesumtu ve reze-kani feeftartu.” (İbn-is-Sünni) Meali:
    (Oruç tutmam için yardım eden ve bana rızık verip orucumu açtıran Allah’a hamd olsun.)
    6- Çok Kur’an-ı kerim okumak.
    7- Çok sadaka vermek.
    8- Özellikle Ramazan ayının son 10 gününde itikâf yapmak.

    İtikaf nedir?
    İtikaf, Müslüman bir kimsenin, niyet getirmek suretiyle camide kalması, demektir. İtikaf, her zaman müekked sünnettir. Peygamber efendimiz: “Her kim, bir devenin iki sağımı arasında geçen vakit kadar camide itikâf ederse, bir köle azad etmiş gibi olur” buyurdu.
    İtikafın efdali, Ramazanın son 10 gününde yapılanıdır.

    İtikafın rükünleri şunlardır:
    1-
    İtikafa giren kimse. Bunun Müslüman olması, akıllı olması ve büyük hadesten temiz olması. (Yani cünüp olmaması, kadının hayızlı ve lohusa olmaması.)

    2- Niyet getirmek. Niyet kalb ile getirilir.
    3- Caminin içinde itikâf etmek. Caminin dışında itikâf etmek sahih değildir.
    4- Az da olsa bir miktar camide kalmak.

    İtikafı bozan şeyler şunlardır:
    1-
    Vati’ (cinsi münasebet.)

    2- Meni gelmek şartıyla, şehvetli mübaşeret. Hanımına; şehvetle dokunmak veya öpmek gibi.
    3- Allahü teala saklasın- kişinin dinden çıkması.
    4- Delirmek veya sarhoş olmak.
    5-
    Mazeretsiz olarak camiden dışarıya çıkmak
    Oruçta Hanefi Mezhebi ve Şafii Mezhebi arasındaki farklar nelerdir?

    - İdrar yoluna pamuk koymak hanefide orucu bozmaz, şafiide bozar

    - Hanefi mezhebinde abdest alırken dikkat edilmesine rağmen boğaza su kaçması orucu bozar, Şafii mezhebinde ise oruç bozulmaz.

    - Şafii mezhebinde nafile oruca başlayan, tamamlamadan bozarsa, kazası vacip değildir, Hanefi mezhebinde ise vaciptir.

    - Şafii mezhebinde, oruca niyet imsak vaktine kadardır. Bir Şafii gece sahura kalkamasa, imsak vaktinden sonra uyansa, oruç tutamaz; çünkü vaktinde niyet edememiştir. Bu orucu kurtarmak için başka bir hak mezhebi taklit etmesi gerekir (mesela hanefiyi). Hanefi mezhebinde ise öğleye bir saat kalıncaya kadar niyet edilir. Bu vakit zarfında niyet ederek orucunu tutması sahih olur.

    - Şafii mezhebinde kulağa konan sıvı-katı her şey, mideye girmiş gibi orucu bozar. Hanefi mezhebinde, kulağa giren katı şey ve su orucu bozmaz. Fakat yağ ve ilaç bozar. Yağ ve ilaç emilse de, emilmese de, sindirim yoluna gitse de, gitmese de bozar.

    - Ramazanda oruçlu iken yiyip içene Hanefide kefaret gerekir, Şafiide sadece kaza gerekir. Hanımı ile beraber olana dört mezhepte de kefaret gerekir.

    - Dişler arasındaki yemek kırıntısını yutmak Hanefi’de orucu bozmaz, şafiide bozar.

    - Ramazanda karı koca beraber olursa, Şafiide kefaret kocanın üzerine olur, Hanefide ikisine de kefaret gerekir.

    Detaylı bilgi: Şafii Mezhebinde Oruç